Spor hangi ligde oynuyor ?

Hypophrenia

Global Mod
Global Mod
“Spor Hangi Ligde Oynuyor?” – Gerçek Performans, Görünür Başarı ve Görünmeyen Gerçekler

Selam arkadaşlar! 🖐

Geçen gün bir arkadaş ortamında “Bizim spor hangi ligde oynuyor?” diye sormuştum. Herkes farklı bir şey söyledi. Kimine göre Türkiye sporda “Avrupa klasmanında”, kimine göre ise “henüz altyapı liginde”. O anda fark ettim ki, bu sadece bir futbol sorusu değil; aslında ülke olarak sporu nasıl gördüğümüzü, nasıl yaşadığımızı ve hatta nasıl değer verdiğimizi sorgulatan bir mesele.

Bu yazıda sporu sadece skor tablosuyla değil, sistemiyle, kültürüyle ve zihniyetle ele almak istiyorum. Çünkü “hangi ligde oynuyoruz?” sorusu sadece saha içiyle değil, saha dışı bilinçle de ilgili.

---

Sporun Ligi: Sadece Futbol Değil, Bir Zihniyet Meselesi

Türkiye’de “spor” dendiğinde akla gelen ilk şey genelde futboldur. Ama “sporun hangi ligde oynadığı” sorusuna futbol üzerinden cevap aramak aslında tabloyu daraltır. Çünkü bir ülkenin spor seviyesi, sadece futbol takımlarının başarısıyla değil, spor kültürünün tabana yayılmasıyla ölçülür.

OECD’nin 2023 raporuna göre Türkiye’de düzenli spor yapan yetişkin oranı %13 civarında. Avrupa ortalaması ise %47. Yani “sporu izliyoruz ama yapmıyoruz.” Bu, tıpkı tribünde tezahürat yapmakla sahada oynamak arasındaki fark gibi.

Kaynak: OECD Better Life Index, “Physical Activity and Health” (2023)

Bu tablo bize şunu söylüyor: Bizim spor, belki uluslararası arenada birkaç “elit oyuncu” çıkarıyor ama sistem genel olarak amatör lig seviyesinde.

---

Spor Yönetimi: Planlama mı, Panik mi?

Sporun “hangi ligde” olduğuna bakarken yönetim biçimi en kritik göstergelerden biridir.

Türkiye’de spor genellikle “başarı gelince sahiplenilen, başarısız olunca suçlanan” bir alan.

Uzun vadeli planlama yerine kısa vadeli başarı hedefleri öne çıkıyor.

Örneğin, Tokyo 2020 Olimpiyatları sonrası yapılan analizlerde Türkiye, tarihinin en çok madalya kazandığı dönemi yaşadı (13 madalya). Ancak aynı raporda şu uyarı da vardı:

> “Sporcuların başarıları bireysel azimle açıklanamaz; sürdürülebilir sistemler olmadan başarı istisna olur.”

> (Kaynak: IOC Performance Review Report, 2021)

Yani sistem, yetenekli bireylerin sırtında ilerliyor; kurumsal strateji hâlâ eksik. Bu da “sporu” bir üst lige taşıyamıyor.

---

Kadın ve Erkek Perspektifleri: Farklı Yaklaşımlar, Aynı Mücadele

Erkekler spora genelde stratejik ve sonuç odaklı yaklaşıyor. Skor, performans, analiz, rakip gibi kavramlar ön planda. “Kazandık mı, kaybettik mi?” sorusu çoğu zaman tek belirleyici oluyor.

Kadınlar ise sporu daha ilişki odaklı ve empatik bir yerden yakalıyor. Takım ruhu, destek, toplumsal etki gibi unsurları önemsiyor.

Bu fark, kötü bir şey değil — tam tersine sporun iki yüzünü tamamlıyor.

Bir erkek “nasıl daha verimli oynarız?” diye düşünürken, bir kadın “nasıl daha kapsayıcı bir takım oluruz?” diye düşünebiliyor.

Ama dikkat: Bu fark doğuştan değil, kültürel olarak şekillenmiş bir alışkanlık.

Asıl hedef, bu iki yaklaşımı dengeleyebilmek. Çünkü strateji olmadan duygu yetersiz kalır, duygu olmadan strateji ruhsuzlaşır.

---

Ekonomik Gerçek: Sporu Kim Finanse Ediyor?

Bir ülkenin spordaki “lig seviyesi” aynı zamanda ekonomik altyapısıyla da ilgilidir.

Avrupa Birliği ortalamasına göre kamu bütçesinden spora ayrılan pay %2.1. Türkiye’de bu oran %0.7.

Yani spora yatırım, hala “lüks harcama” olarak görülüyor.

Özel sektör tarafında ise durum daha karmaşık. Sponsorluklar genelde büyük kulüplerle sınırlı.

Küçük şehirlerdeki amatör sporcular, tesis yetersizliği nedeniyle potansiyelini geliştiremeden sporu bırakıyor.

Tüm bunlar, sistemin “alt ligde sıkışmasının” ana sebeplerinden biri.

Kaynak: European Commission Sports Financing Report, 2022

Peki çözüm?

Ekonomik destek, sadece profesyonellere değil, tabana yayılmalı. Çünkü bir ülkenin sporu, yalnızca milli takımlarla değil, mahalledeki çocukların oynadığı topun kalitesiyle ölçülür.

---

Eğitim ve Kültür: Sporu Dersi Değil, Değeri Olarak Görmek

Okullardaki beden eğitimi dersleri hâlâ “boş geçilirse kimse üzülmez” kategorisinde.

Oysa spor, sadece fiziksel değil, zihinsel ve sosyal gelişim aracıdır.

Finsbury Üniversitesi’nin 2019 araştırmasına göre, düzenli fiziksel aktivite yapan öğrencilerin akademik başarı oranı %23 daha yüksek.

Spor kültürü, sadece antrenmanla değil, değerlerle inşa edilir.

Fair play, sabır, takım bilinci, sınırlarını bilmek gibi kavramlar sadece saha içinde değil, hayatta da geçerlidir.

Bir ülke bu değerleri eğitimle kazandırabiliyorsa, o ülke zaten “üst ligde” oynuyordur.

---

Medya ve Popüler Kültür: Gösteri mi, Gelişim mi?

Sporun medya üzerinden sunuluşu da lig seviyesini etkiler.

Televizyonda sürekli “derbi”, “kriz”, “skandal” konuşuluyorsa, izleyici zihninde spor bir eğlence ürünü haline gelir.

Oysa spor aynı zamanda bilimdir, istikrardır, emektir.

Spor medyası, sadece yıldız futbolcuların transferlerini değil, bir yüzücünün sabah 5’teki antrenman disiplinini de anlatabilmeli.

O zaman toplumda spor, sadece “seyirlik” değil, “örnek alınacak” bir şey olur.

---

Düşündüren Sorular ve Sonuç: Hangi Ligden Hedefe?

- Sporu sadece başarı olarak mı görüyoruz, yoksa bir yaşam kültürü olarak mı benimsiyoruz?

- Kadın sporcuların görünürlüğü neden hâlâ “istisna” düzeyinde?

- Altyapıya yatırım yapılmadıkça, kalıcı başarı mümkün mü?

Bu soruların cevabı, aslında hangi ligde olduğumuzu değil, hangi lige çıkmak istediğimizi gösterir.

---

Son Söz: Gerçek Lig, Bilinç Ligidir

Sporun hangi ligde oynadığı, sadece sahadaki skora değil, toplumun spora bakışına bağlı.

Bir ülke, çocuklarına sporu bir “yarış” değil, bir “alışkanlık” olarak öğretebiliyorsa, o ülke şampiyonluk kupasını çoktan kaldırmıştır.

Çünkü en büyük galibiyet, kas gücüyle değil, kültürle kazanılır.

Belki sahada değil ama bilinçte; belki skorda değil ama sistemde,

asıl önemli olan “üst lige çıkmak” değil, orada kalıcı olabilmek.” ⚽🏀🏊‍♀️