Ela
New member
Bir Veda, Bir Dua: Vefat Eden Bir Müslümanın Ardından
Selamün aleyküm dostlar,
Bugün sizlerle içimi titreten, kalbimin derinliklerinde yankı bulan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki hepimiz bir gün aynı imtihanla karşılaşacağız; belki bir yakınımızı, belki dostumuzu, belki de kendimizi uğurlayacağız o son yolculuğa. Bu hikâyede, vefat eden bir Müslümanın ardından yapılması gerekenleri sadece bir “görev listesi” gibi değil, bir gönül yolculuğu olarak anlatmak istedim. Çünkü ölüm, bizleri hem dünyaya hem de ahirete bakan bir aynada yüzleştiriyor.
1. Hikâyenin Başlangıcı: Sessiz Bir Sabah
Sabahın ilk ışıkları pencerenin tülünden içeri süzülürken, evin içinde garip bir sessizlik vardı. Ali, babasının yatağına baktığında artık nefes almadığını anladı. O an zaman durdu. Gözlerinden yaşlar süzülürken, zihninde tek bir soru yankılandı:
“Şimdi ne yapmalıyım?”
Ali güçlü bir adamdı, hep çözüm odaklıydı. Her durumda bir planı, bir adımı olurdu. Ama bu kez plan yapabileceği bir alan kalmamıştı. Sadece “kul” olmanın acizliğiyle baş başaydı.
Eşi Zeynep, titreyen elleriyle Kur’an-ı Kerim’i raftan aldı. Gözlerinden süzülen yaşlarla birlikte, “Yasin suresi…” dedi fısıldayarak. O anda ev, gözyaşıyla ve dua sesleriyle doldu.
2. Erkeklerin Soğukkanlılığı, Kadınların Merhameti
Ali, dışarı çıkıp mahalle imamını aradı. İmam Mustafa Hoca telefonda sakin bir sesle, “Başın sağ olsun evladım. Hemen geleceğim. Önce ölünün gözleri kapatılır, çenesi bağlanır, üstü örtülür. Ardından yakınlara haber verilir,” dedi.
Ali hızlıca düşündü, yapılacak işleri planladı:
- Hoca gelecek.
- Belediye aranacak.
- Mezarlıkta yer ayarlanacak.
- Gasilhane hazırlanacak.
Zeynep ise mutfağa geçti. Herkes acı içindeydi, ama o bir yandan Kur’an okuyor, bir yandan “Komşulara haber verelim, dua halkası oluşturalım,” diyordu. Kadın kalbi, pratikliğin ötesinde bir merhametle çalışıyordu.
Ali’nin annesi Hatice teyze ise odanın köşesinde sessizce ağlıyordu. Dudaklarından şu dua dökülüyordu:
“Allah’ım, kabul et onun ibadetlerini, affet hatalarını… Bizleri de onunla cennette buluştur.”
3. Ölümün Ardındaki İlk Adımlar
İmam geldiğinde, herkesin yüzünde aynı burukluk vardı. “Evlatlarım,” dedi Mustafa Hoca, “bu dünyadan giden kardeşimizin ardından yapacağımız ilk iş, onun bedenine saygı göstermek. Gasilhanede güzelce yıkanacak, beyaz kefenine sarılacak. Bizler ise dua edeceğiz.”
Ali hocayla birlikte belediye görevlilerini aradı. Her şey usulünce ilerliyordu. Ama Zeynep’in içi hâlâ yanıyordu. “Ne kadar kural olursa olsun,” diye düşündü, “bu bir kalp meselesi. Her dua, her dokunuş bir veda aslında.”
Kadınlar mutfakta yemek hazırlamaya başladı. Çünkü İslam geleneğinde, taziyeye gelen misafirlere ikram etmek, sabrın ve dayanışmanın göstergesiydi.
Erkekler ise mezar yerini hazırlıyordu.
4. Yıkama, Kefenleme ve Vedalaşma
Ali, babasının yıkanışını izlerken elleri titriyordu. Hoca her hareketi dua ile yapıyor, “Bismillah ve ala milleti Resulillah…” diyordu. O an Ali, ölümün aslında bir son değil, bir teslimiyet olduğunu fark etti.
Zeynep, dışarıda kadınlarla birlikte dua okuyordu. Her biri farklı bir ayet, farklı bir dua… Ama hepsinin kalbi aynı yöne dönüktü.
Cenaze namazında imamın “Er kişi niyetine…” sözü duyulduğunda, Ali’nin gözünden bir damla yaş düştü.
“Babam artık Rabbine emanet,” diye düşündü.
5. Kabir Başında Sessizlik
Toprak atıldığında herkes suskundu. Ali, elindeki küreği son kez bıraktı. Hoca dua etti:
“Allah’ım, kabir azabından koru. Işığını genişlet. Sevdikleriyle birlikte eyle.”
Kadınlar uzaktan sessizce izliyordu. Zeynep’in içinden bir ses, “Toprak gibi sabırlı ol,” diyordu. Çünkü ölüm, sadece bir ayrılık değil; sabrın, imanın ve bağlılığın sınavıydı.
6. Sonrası: Dua, Hatırlamak ve Yaşatmak
Cenaze sonrası evde taziye başladı. Kur’an tilavetleriyle dolu bir üç gün geçti. Komşular, akrabalar, dostlar geldiler. Her biri “Allah rahmet eylesin” derken aslında kendi ömürlerini de düşündüler.
Zeynep, her gece Yasin okumaya devam etti. Çünkü biliyordu ki vefat edenin ardından yapılan dua, en güzel hediyeydi.
Ali ise babasının defterlerini düzenlerken bir not buldu:
“Evladım, bir gün ben gittiğimde ağlama. Benim için dua et. Helalleşmeyi unutma.”
O satırlar, Ali’nin kalbine kazındı. O günden sonra her sabah, işe gitmeden önce babasının ruhuna Fatiha okumayı alışkanlık haline getirdi.
7. Forumdaşlara Bir Söz
Dostlar, bu hikâyeyi sadece bir hüzün anlatısı olarak değil, bir hatırlatma olarak paylaşmak istedim.
Bir Müslüman vefat ettiğinde yapılması gerekenler;
- Gözleri kapatmak, çenesini bağlamak, üstünü örtmek.
- Hemen yakınlarına haber vermek.
- Yıkama, kefenleme ve cenaze namazını usulünce yapmak.
- Kabir başında dua etmek, sabırla teslimiyet göstermek.
- Sonrasında Kur’an okumak, dua etmek, hayır yapmak, sadaka vermek.
Ama en önemlisi, ölüyü rahmetle anmak ve onun ardında güzel bir iz bırakmak.
Ali’nin babası gibi, bizler de bir gün birilerinin duasında yaşayacağız.
O yüzden kalp kırmadan, gönül yıkmadan yaşamak en büyük hazırlık.
8. Son Söz: Her Dua Bir Bağdır
Zeynep, günün sonunda balkona çıktı. Güneş batarken gökyüzüne baktı ve içinden fısıldadı:
“Rabbim, onu rahmetinle kucakla. Bizlere sabır ver.”
Bir rüzgâr esti, perde hafifçe dalgalandı.
Belki de bir duanın cevabıydı o rüzgâr…
Peki siz ne düşünüyorsunuz dostlar?
Siz hiç bir yakınınızı bu şekilde uğurladınız mı?
Dua ederken ne hissettiniz?
Belki de hepimizin hikâyesi, aynı duasında birleşiyordur…
Selamün aleyküm dostlar,
Bugün sizlerle içimi titreten, kalbimin derinliklerinde yankı bulan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki hepimiz bir gün aynı imtihanla karşılaşacağız; belki bir yakınımızı, belki dostumuzu, belki de kendimizi uğurlayacağız o son yolculuğa. Bu hikâyede, vefat eden bir Müslümanın ardından yapılması gerekenleri sadece bir “görev listesi” gibi değil, bir gönül yolculuğu olarak anlatmak istedim. Çünkü ölüm, bizleri hem dünyaya hem de ahirete bakan bir aynada yüzleştiriyor.
1. Hikâyenin Başlangıcı: Sessiz Bir Sabah
Sabahın ilk ışıkları pencerenin tülünden içeri süzülürken, evin içinde garip bir sessizlik vardı. Ali, babasının yatağına baktığında artık nefes almadığını anladı. O an zaman durdu. Gözlerinden yaşlar süzülürken, zihninde tek bir soru yankılandı:
“Şimdi ne yapmalıyım?”
Ali güçlü bir adamdı, hep çözüm odaklıydı. Her durumda bir planı, bir adımı olurdu. Ama bu kez plan yapabileceği bir alan kalmamıştı. Sadece “kul” olmanın acizliğiyle baş başaydı.
Eşi Zeynep, titreyen elleriyle Kur’an-ı Kerim’i raftan aldı. Gözlerinden süzülen yaşlarla birlikte, “Yasin suresi…” dedi fısıldayarak. O anda ev, gözyaşıyla ve dua sesleriyle doldu.
2. Erkeklerin Soğukkanlılığı, Kadınların Merhameti
Ali, dışarı çıkıp mahalle imamını aradı. İmam Mustafa Hoca telefonda sakin bir sesle, “Başın sağ olsun evladım. Hemen geleceğim. Önce ölünün gözleri kapatılır, çenesi bağlanır, üstü örtülür. Ardından yakınlara haber verilir,” dedi.
Ali hızlıca düşündü, yapılacak işleri planladı:
- Hoca gelecek.
- Belediye aranacak.
- Mezarlıkta yer ayarlanacak.
- Gasilhane hazırlanacak.
Zeynep ise mutfağa geçti. Herkes acı içindeydi, ama o bir yandan Kur’an okuyor, bir yandan “Komşulara haber verelim, dua halkası oluşturalım,” diyordu. Kadın kalbi, pratikliğin ötesinde bir merhametle çalışıyordu.
Ali’nin annesi Hatice teyze ise odanın köşesinde sessizce ağlıyordu. Dudaklarından şu dua dökülüyordu:
“Allah’ım, kabul et onun ibadetlerini, affet hatalarını… Bizleri de onunla cennette buluştur.”
3. Ölümün Ardındaki İlk Adımlar
İmam geldiğinde, herkesin yüzünde aynı burukluk vardı. “Evlatlarım,” dedi Mustafa Hoca, “bu dünyadan giden kardeşimizin ardından yapacağımız ilk iş, onun bedenine saygı göstermek. Gasilhanede güzelce yıkanacak, beyaz kefenine sarılacak. Bizler ise dua edeceğiz.”
Ali hocayla birlikte belediye görevlilerini aradı. Her şey usulünce ilerliyordu. Ama Zeynep’in içi hâlâ yanıyordu. “Ne kadar kural olursa olsun,” diye düşündü, “bu bir kalp meselesi. Her dua, her dokunuş bir veda aslında.”
Kadınlar mutfakta yemek hazırlamaya başladı. Çünkü İslam geleneğinde, taziyeye gelen misafirlere ikram etmek, sabrın ve dayanışmanın göstergesiydi.
Erkekler ise mezar yerini hazırlıyordu.
4. Yıkama, Kefenleme ve Vedalaşma
Ali, babasının yıkanışını izlerken elleri titriyordu. Hoca her hareketi dua ile yapıyor, “Bismillah ve ala milleti Resulillah…” diyordu. O an Ali, ölümün aslında bir son değil, bir teslimiyet olduğunu fark etti.
Zeynep, dışarıda kadınlarla birlikte dua okuyordu. Her biri farklı bir ayet, farklı bir dua… Ama hepsinin kalbi aynı yöne dönüktü.
Cenaze namazında imamın “Er kişi niyetine…” sözü duyulduğunda, Ali’nin gözünden bir damla yaş düştü.
“Babam artık Rabbine emanet,” diye düşündü.
5. Kabir Başında Sessizlik
Toprak atıldığında herkes suskundu. Ali, elindeki küreği son kez bıraktı. Hoca dua etti:
“Allah’ım, kabir azabından koru. Işığını genişlet. Sevdikleriyle birlikte eyle.”
Kadınlar uzaktan sessizce izliyordu. Zeynep’in içinden bir ses, “Toprak gibi sabırlı ol,” diyordu. Çünkü ölüm, sadece bir ayrılık değil; sabrın, imanın ve bağlılığın sınavıydı.
6. Sonrası: Dua, Hatırlamak ve Yaşatmak
Cenaze sonrası evde taziye başladı. Kur’an tilavetleriyle dolu bir üç gün geçti. Komşular, akrabalar, dostlar geldiler. Her biri “Allah rahmet eylesin” derken aslında kendi ömürlerini de düşündüler.
Zeynep, her gece Yasin okumaya devam etti. Çünkü biliyordu ki vefat edenin ardından yapılan dua, en güzel hediyeydi.
Ali ise babasının defterlerini düzenlerken bir not buldu:
“Evladım, bir gün ben gittiğimde ağlama. Benim için dua et. Helalleşmeyi unutma.”
O satırlar, Ali’nin kalbine kazındı. O günden sonra her sabah, işe gitmeden önce babasının ruhuna Fatiha okumayı alışkanlık haline getirdi.
7. Forumdaşlara Bir Söz
Dostlar, bu hikâyeyi sadece bir hüzün anlatısı olarak değil, bir hatırlatma olarak paylaşmak istedim.
Bir Müslüman vefat ettiğinde yapılması gerekenler;
- Gözleri kapatmak, çenesini bağlamak, üstünü örtmek.
- Hemen yakınlarına haber vermek.
- Yıkama, kefenleme ve cenaze namazını usulünce yapmak.
- Kabir başında dua etmek, sabırla teslimiyet göstermek.
- Sonrasında Kur’an okumak, dua etmek, hayır yapmak, sadaka vermek.
Ama en önemlisi, ölüyü rahmetle anmak ve onun ardında güzel bir iz bırakmak.
Ali’nin babası gibi, bizler de bir gün birilerinin duasında yaşayacağız.
O yüzden kalp kırmadan, gönül yıkmadan yaşamak en büyük hazırlık.
8. Son Söz: Her Dua Bir Bağdır
Zeynep, günün sonunda balkona çıktı. Güneş batarken gökyüzüne baktı ve içinden fısıldadı:
“Rabbim, onu rahmetinle kucakla. Bizlere sabır ver.”
Bir rüzgâr esti, perde hafifçe dalgalandı.
Belki de bir duanın cevabıydı o rüzgâr…
Peki siz ne düşünüyorsunuz dostlar?
Siz hiç bir yakınınızı bu şekilde uğurladınız mı?
Dua ederken ne hissettiniz?
Belki de hepimizin hikâyesi, aynı duasında birleşiyordur…