Ela
New member
Roman Diye Kime Denir?
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün biraz ciddiyeti bir kenara bırakıp eğlenceli bir konuya dalalım dedim: Roman diye kime denir? Şimdi, bazılarımızın aklına ilk anda “uzun edebi eser” gelir, bazılarımızın aklına ise “sokakta akordeon çalan neşeli bir mahalleli.” Ama gelin görün ki işin içinde mizah da var, toplumsal bakış açısı da. Hadi hep beraber biraz gülelim, biraz düşünelim, hatta belki de tartışalım.
Roman: Kitap mı İnsan mı?
Öncelikle itiraf edelim: Türkçe biraz oyunbaz bir dil. “Roman” dediğimizde hem kalın bir edebiyat kitabını, hem de rengârenk yaşam kültürüne sahip bir topluluğu kastetmiş oluyoruz. Yani aynı kelime hem size Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını hem de sokakta kemanıyla gülümseyen birini hatırlatabiliyor.
Bu noktada erkek forumdaşlarımız hemen stratejik yaklaşır: “Arkadaşlar, terimleri karıştırmayalım. Roman edebiyattır, roman halktır, net olun, çözüm odaklı konuşalım!” derler. Kadın forumdaşlarımız ise işi empatiyle bağlar: “Edebiyat da hayatın bir parçası, insan da bir hikâye. İkisini ayırmayın, ikisi de ilişki kurma biçimimiz.”
Edebi Romanın Dramı
Şimdi düşünün, kitapçıya gidiyorsunuz, tezgahtara soruyorsunuz:
– Roman var mı?
Tezgahtar şöyle bakıyor:
– Kimi arıyorsunuz abla, Orhan Pamuk mu, Kemal Sunal’ın mahallesi mi?
İşte bu noktada Türkçenin şakacı ruhu devreye giriyor. Edebi roman, genellikle dramlarla doludur. Ne zaman bir roman açsanız, karakterler sürekli acı çekiyor, sevdiklerini kaybediyor, savaşa gidiyor. Yani roman okuyarak gülmek pek mümkün değil.
Ama “Roman” dediğimiz insanlar tam tersi: düğünlerde, bayramlarda, günlük hayatın içinde gülmeyi, eğlenmeyi başaran bir topluluk. Biri acı dolu sayfalara gömülmüş, diğeri acıyı müziğe dönüştürmüş. Hangisi daha güçlü sizce?
Kadınların Empati Odaklı Yorumu
Kadın forumdaşlarımızın bu konuda yaklaşımı oldukça tatlı olur:
“Roman dediğimiz sadece kitap değil ki, aslında insan hayatının roman gibi akışı var. Her insan kendi romanını yazıyor.”
Hatta kadınların ilişki odaklı bakışıyla, şu espriyi bile yapabiliriz:
– “Sevgilim bana mesaj atmadı.”
– “Demek ki senin romanında bu bölüm biraz dram.”
Kadınlar için roman, sadece okunan ya da tanınan değil, aynı zamanda yaşanan bir şeydir. Bu yüzden onlar “Roman kimdir?” sorusuna, “O benim komşum, arkadaşım, kardeşim; hayatımın bir sayfası” diye cevap verir.
Erkeklerin Stratejik ve Çözüm Odaklı Yorumu
Erkek forumdaşlarımız ise meseleye daha analitik yaklaşır. “Roman kimdir?” diye sorulduğunda, hemen tanım yaparlar:
– “Roman, ya kalın bir kitaptır ya da Balkan kökenli bir halktır. Lütfen kavram kargaşasına düşmeyelim.”
Erkekler meseleyi netleştirmeyi sever. Stratejik olarak, “Arkadaşlar, önce romanı edebiyat olarak mı, topluluk olarak mı konuşacağız, yoksa başka bir şey mi?” diye moderatör gibi ortaya atılırlar.
Ama işin komik yanı şu: Onlar netlik ararken, kadınlar duygularıyla olaya renk katar. Bu da forumun eğlenceli dinamizmini yaratır.
Roman Gibi Hayatlar
Bir de şu açıdan bakalım: Hepimiz kendi hayatımızın romanı değil miyiz? Sabah işe gidiyoruz, trafikte drama başlıyor. İş yerinde patron bağırıyor, ikinci bölüm gerilim. Akşam eve dönüyoruz, evde yemek yanmış, final bölümü trajikomedi.
Kimi hayatlar Dostoyevski romanı gibi karanlık, kimisi Çalıkuşu gibi romantik, kimisi ise Züğürt Ağa gibi komedi tadında. Hatta bazılarımız “dizi tadında roman” yaşıyoruz, her bölüm aynı kısır döngü.
Roman kimdir diye sorunca aslında cevap belli: Hepimiz romanız.
Mizahi Bir Kıyas
– Roman (kitap): Kalın, ağır, okurken uyku getirir.
– Roman (insan): Hareketli, neşeli, uyku değil dans getirir.
– Roman (biz): Hayatın ortasında, bazen kitap kadar ciddi, bazen insan kadar coşkulu.
Erkekler burada hemen çözüm önerir: “Tanımları netleştirelim, kafa karışıklığı bitsin.”
Kadınlar ise empatik yaklaşır: “Tanıma gerek yok, hissetmek yeter.”
Forumdaşlar ise iki tarafa da güler: “Ya arkadaşlar, bırakın tanımı, hadi birlikte eğlenelim.”
Sonuç: Roman Hepimizin Hikâyesidir
Sonuç olarak, roman dediğimiz şey aslında hayatın kendisi. Kitap da olsa, insan da olsa, hepimiz biraz romanız. Bizi gülümseten, düşündüren, bazen ağlatan ama mutlaka sürükleyen bir hikâyenin içindeyiz.
Forumdaşlara Sorular
– Sizce “roman” denince ilk akla hangisi gelmeli: kitap mı, insan mı, yoksa hayatın ta kendisi mi?
– Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı mı yoksa kadınların empatik bakışı mı, bu soruya daha çok yakışıyor?
– Kendi hayatınızı bir roman ismiyle tanımlasaydınız, hangi isim olurdu?
Hadi forumdaşlar, söz sizde. Gülümseyerek, şakalaşarak, biraz da düşünerek bu başlığı hep beraber şenlendirelim. Çünkü unutmamak lazım: Roman dediğimiz şey, en çok da paylaştıkça güzelleşir.
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün biraz ciddiyeti bir kenara bırakıp eğlenceli bir konuya dalalım dedim: Roman diye kime denir? Şimdi, bazılarımızın aklına ilk anda “uzun edebi eser” gelir, bazılarımızın aklına ise “sokakta akordeon çalan neşeli bir mahalleli.” Ama gelin görün ki işin içinde mizah da var, toplumsal bakış açısı da. Hadi hep beraber biraz gülelim, biraz düşünelim, hatta belki de tartışalım.
Roman: Kitap mı İnsan mı?
Öncelikle itiraf edelim: Türkçe biraz oyunbaz bir dil. “Roman” dediğimizde hem kalın bir edebiyat kitabını, hem de rengârenk yaşam kültürüne sahip bir topluluğu kastetmiş oluyoruz. Yani aynı kelime hem size Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını hem de sokakta kemanıyla gülümseyen birini hatırlatabiliyor.
Bu noktada erkek forumdaşlarımız hemen stratejik yaklaşır: “Arkadaşlar, terimleri karıştırmayalım. Roman edebiyattır, roman halktır, net olun, çözüm odaklı konuşalım!” derler. Kadın forumdaşlarımız ise işi empatiyle bağlar: “Edebiyat da hayatın bir parçası, insan da bir hikâye. İkisini ayırmayın, ikisi de ilişki kurma biçimimiz.”
Edebi Romanın Dramı
Şimdi düşünün, kitapçıya gidiyorsunuz, tezgahtara soruyorsunuz:
– Roman var mı?
Tezgahtar şöyle bakıyor:
– Kimi arıyorsunuz abla, Orhan Pamuk mu, Kemal Sunal’ın mahallesi mi?
İşte bu noktada Türkçenin şakacı ruhu devreye giriyor. Edebi roman, genellikle dramlarla doludur. Ne zaman bir roman açsanız, karakterler sürekli acı çekiyor, sevdiklerini kaybediyor, savaşa gidiyor. Yani roman okuyarak gülmek pek mümkün değil.
Ama “Roman” dediğimiz insanlar tam tersi: düğünlerde, bayramlarda, günlük hayatın içinde gülmeyi, eğlenmeyi başaran bir topluluk. Biri acı dolu sayfalara gömülmüş, diğeri acıyı müziğe dönüştürmüş. Hangisi daha güçlü sizce?
Kadınların Empati Odaklı Yorumu
Kadın forumdaşlarımızın bu konuda yaklaşımı oldukça tatlı olur:
“Roman dediğimiz sadece kitap değil ki, aslında insan hayatının roman gibi akışı var. Her insan kendi romanını yazıyor.”
Hatta kadınların ilişki odaklı bakışıyla, şu espriyi bile yapabiliriz:
– “Sevgilim bana mesaj atmadı.”
– “Demek ki senin romanında bu bölüm biraz dram.”
Kadınlar için roman, sadece okunan ya da tanınan değil, aynı zamanda yaşanan bir şeydir. Bu yüzden onlar “Roman kimdir?” sorusuna, “O benim komşum, arkadaşım, kardeşim; hayatımın bir sayfası” diye cevap verir.
Erkeklerin Stratejik ve Çözüm Odaklı Yorumu
Erkek forumdaşlarımız ise meseleye daha analitik yaklaşır. “Roman kimdir?” diye sorulduğunda, hemen tanım yaparlar:
– “Roman, ya kalın bir kitaptır ya da Balkan kökenli bir halktır. Lütfen kavram kargaşasına düşmeyelim.”
Erkekler meseleyi netleştirmeyi sever. Stratejik olarak, “Arkadaşlar, önce romanı edebiyat olarak mı, topluluk olarak mı konuşacağız, yoksa başka bir şey mi?” diye moderatör gibi ortaya atılırlar.
Ama işin komik yanı şu: Onlar netlik ararken, kadınlar duygularıyla olaya renk katar. Bu da forumun eğlenceli dinamizmini yaratır.
Roman Gibi Hayatlar
Bir de şu açıdan bakalım: Hepimiz kendi hayatımızın romanı değil miyiz? Sabah işe gidiyoruz, trafikte drama başlıyor. İş yerinde patron bağırıyor, ikinci bölüm gerilim. Akşam eve dönüyoruz, evde yemek yanmış, final bölümü trajikomedi.
Kimi hayatlar Dostoyevski romanı gibi karanlık, kimisi Çalıkuşu gibi romantik, kimisi ise Züğürt Ağa gibi komedi tadında. Hatta bazılarımız “dizi tadında roman” yaşıyoruz, her bölüm aynı kısır döngü.
Roman kimdir diye sorunca aslında cevap belli: Hepimiz romanız.
Mizahi Bir Kıyas
– Roman (kitap): Kalın, ağır, okurken uyku getirir.
– Roman (insan): Hareketli, neşeli, uyku değil dans getirir.
– Roman (biz): Hayatın ortasında, bazen kitap kadar ciddi, bazen insan kadar coşkulu.
Erkekler burada hemen çözüm önerir: “Tanımları netleştirelim, kafa karışıklığı bitsin.”
Kadınlar ise empatik yaklaşır: “Tanıma gerek yok, hissetmek yeter.”
Forumdaşlar ise iki tarafa da güler: “Ya arkadaşlar, bırakın tanımı, hadi birlikte eğlenelim.”
Sonuç: Roman Hepimizin Hikâyesidir
Sonuç olarak, roman dediğimiz şey aslında hayatın kendisi. Kitap da olsa, insan da olsa, hepimiz biraz romanız. Bizi gülümseten, düşündüren, bazen ağlatan ama mutlaka sürükleyen bir hikâyenin içindeyiz.
Forumdaşlara Sorular
– Sizce “roman” denince ilk akla hangisi gelmeli: kitap mı, insan mı, yoksa hayatın ta kendisi mi?
– Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı mı yoksa kadınların empatik bakışı mı, bu soruya daha çok yakışıyor?
– Kendi hayatınızı bir roman ismiyle tanımlasaydınız, hangi isim olurdu?
Hadi forumdaşlar, söz sizde. Gülümseyerek, şakalaşarak, biraz da düşünerek bu başlığı hep beraber şenlendirelim. Çünkü unutmamak lazım: Roman dediğimiz şey, en çok da paylaştıkça güzelleşir.