Onur
New member
Fotogrametri Nedir? Sosyal Faktörlerle Birlikte Düşünmek
Bir süre önce şehir planlaması ve arkeoloji üzerine araştırma yaparken “fotogrametri” kavramıyla karşılaştım. Başta sadece teknik bir yöntem gibi görünse de aslında işin içine girdikçe bunun yalnızca mühendislik ya da coğrafya değil, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal faktörlerle de ilişkili olabileceğini fark ettim. Bu yazıda hem fotogrametrinin ne olduğunu kısaca açıklamak hem de sosyal boyutlarıyla nasıl tartışılabileceğini ortaya koymak istiyorum.
Fotogrametri Nedir?
Fotogrametri, basitçe söylemek gerekirse, fotoğraflar kullanılarak nesnelerin, alanların veya yüzeylerin ölçülmesi ve üç boyutlu modellerinin oluşturulmasıdır. Genellikle havadan çekilen görüntüler, dronelar veya uydular aracılığıyla elde edilen fotoğraflar üzerinde çalışılır. Kullanım alanları oldukça geniştir:
- Haritacılık ve şehir planlaması,
- Arkeolojik kazılar,
- Mimarlık ve restorasyon,
- Jeoloji ve çevre bilimleri,
- Savunma ve güvenlik çalışmaları.
Yani fotogrametri, teknik olarak bir ölçüm ve modelleme yöntemi olsa da, sonuçları doğrudan toplumsal yaşamı etkiler.
Toplumsal Cinsiyet Perspektifi
Kadınlar, fotogrametri gibi teknik alanların toplumsal yapı üzerindeki etkilerini daha empatik bir şekilde yorumlama eğilimindedir. Örneğin, şehir planlamasında kullanılan fotogrametri verileri, sadece yolları ve binaları değil; aynı zamanda insanların gündelik yaşamlarını da şekillendirir. Eğer bu veriler toplumsal cinsiyet farkındalığı olmadan kullanılırsa, kadınların güvenliği, erişilebilirliği veya kamusal alan deneyimleri göz ardı edilebilir.
Kadınlar açısından önemli bir soru şudur: “Bu teknoloji kadınların yaşam alanlarını daha güvenli, daha erişilebilir ve daha eşitlikçi hale getiriyor mu?” Erkekler ise genellikle fotogrametriyi çözüm odaklı bir araç olarak görür: “Bu teknolojiyle daha hızlı, daha doğru ve daha verimli nasıl sonuç alınır?”
Irk ve Kültürel Çeşitlilikle İlişkisi
Fotogrametri, özellikle şehir planlaması ve arkeoloji gibi alanlarda, hangi toplulukların görünür kılındığını ve hangilerinin göz ardı edildiğini belirleyebilir. Bir şehirde hangi bölgelerin ayrıntılı haritalandığı, hangi mahallelerin gözden kaçtığı, aslında ırksal ve kültürel eşitsizliklerle bağlantılı olabilir.
Örneğin, azınlıkların yoğun yaşadığı bölgeler fotogrametrik çalışmaların dışında bırakıldığında, bu bölgeler altyapı yatırımlarında geri plana itilebilir. Böylece teknoloji, farkında olmadan mevcut eşitsizlikleri pekiştirebilir. Kadınlar bu duruma empatik bir şekilde “bu toplulukların sesi duyuluyor mu?” diye yaklaşırken, erkekler daha çok “bu alanların da dahil edilmesi için hangi teknik çözümler geliştirilebilir?” diye düşünür.
Sınıf Faktörü ve Erişim Sorunları
Fotogrametri, yüksek teknolojili cihazlar ve yazılımlar gerektirdiği için maliyetli bir süreçtir. Bu da sınıfsal farklılıkları gündeme getirir. Zengin ülkeler veya üst sınıflar bu teknolojiden daha çok yararlanabilirken, düşük gelirli toplumlar erişimde zorluk yaşayabilir.
Örneğin, afet bölgelerinin haritalandırılmasında fotogrametri kullanıldığında, varlıklı bölgeler daha hızlı veri toplayabilirken, yoksul bölgeler geç veya eksik değerlendirilebilir. Kadınların empatik yaklaşımı bu eşitsizliklerin insani yönünü vurgular: “Yoksul bölgelerde yaşayan insanlar da aynı haklara sahip olmalı.” Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı ise teknik çözümlere yönelir: “Daha düşük maliyetli yazılımlar geliştirilmeli, açık kaynaklı veri paylaşımı artırılmalı.”
Küresel ve Yerel Dinamikler
Küresel ölçekte fotogrametri, büyük altyapı projelerinden arkeolojik keşiflere kadar geniş bir etkiye sahip. Ancak yerel dinamikler bu teknolojinin nasıl kullanıldığını belirliyor. Bir ülkede fotogrametri verileri demokratik planlama süreçlerinde kullanılabilirken, başka bir ülkede otoriter rejimlerce gözetim ve kontrol amaçlı kullanılabilir.
Bu da bize şu soruyu sorduruyor: Fotogrametri toplumun yararına mı yoksa belirli güç odaklarının çıkarına mı hizmet ediyor? Erkekler bu soruya teknik açıdan yanıt vermeye çalışırken, kadınlar sosyal etkileri üzerinden tartışmaya açabilir.
Tartışmaya Açık Sorular
- Sizce fotogrametri, mevcut toplumsal eşitsizlikleri azaltan bir araç mı, yoksa derinleştiren mi?
- Kadınların empatik, erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı birleştiğinde bu teknolojinin daha adil kullanımı mümkün olabilir mi?
- Azınlık toplulukların yaşam alanları fotogrametriyle yeterince görünür kılınıyor mu?
- Bu teknolojinin düşük gelirli toplumlara erişilebilir hale gelmesi için neler yapılabilir?
Sonuç
Fotogrametri, yalnızca teknik bir ölçüm yöntemi değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal faktörlerle doğrudan bağlantılı bir teknoloji. Kadınların empatiye dayalı, erkeklerin ise çözüm odaklı yaklaşımları bu alandaki tartışmayı zenginleştiriyor. Bu yüzden fotogrametriyi sadece mühendislik açısından değil, sosyal adalet perspektifinden de ele almak gerekiyor.
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Fotogrametri sizin yaşadığınız çevrede nasıl bir etki yaratabilir? Ve bu teknoloji herkese eşit şekilde hizmet edebilir mi?
Bir süre önce şehir planlaması ve arkeoloji üzerine araştırma yaparken “fotogrametri” kavramıyla karşılaştım. Başta sadece teknik bir yöntem gibi görünse de aslında işin içine girdikçe bunun yalnızca mühendislik ya da coğrafya değil, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal faktörlerle de ilişkili olabileceğini fark ettim. Bu yazıda hem fotogrametrinin ne olduğunu kısaca açıklamak hem de sosyal boyutlarıyla nasıl tartışılabileceğini ortaya koymak istiyorum.
Fotogrametri Nedir?
Fotogrametri, basitçe söylemek gerekirse, fotoğraflar kullanılarak nesnelerin, alanların veya yüzeylerin ölçülmesi ve üç boyutlu modellerinin oluşturulmasıdır. Genellikle havadan çekilen görüntüler, dronelar veya uydular aracılığıyla elde edilen fotoğraflar üzerinde çalışılır. Kullanım alanları oldukça geniştir:
- Haritacılık ve şehir planlaması,
- Arkeolojik kazılar,
- Mimarlık ve restorasyon,
- Jeoloji ve çevre bilimleri,
- Savunma ve güvenlik çalışmaları.
Yani fotogrametri, teknik olarak bir ölçüm ve modelleme yöntemi olsa da, sonuçları doğrudan toplumsal yaşamı etkiler.
Toplumsal Cinsiyet Perspektifi
Kadınlar, fotogrametri gibi teknik alanların toplumsal yapı üzerindeki etkilerini daha empatik bir şekilde yorumlama eğilimindedir. Örneğin, şehir planlamasında kullanılan fotogrametri verileri, sadece yolları ve binaları değil; aynı zamanda insanların gündelik yaşamlarını da şekillendirir. Eğer bu veriler toplumsal cinsiyet farkındalığı olmadan kullanılırsa, kadınların güvenliği, erişilebilirliği veya kamusal alan deneyimleri göz ardı edilebilir.
Kadınlar açısından önemli bir soru şudur: “Bu teknoloji kadınların yaşam alanlarını daha güvenli, daha erişilebilir ve daha eşitlikçi hale getiriyor mu?” Erkekler ise genellikle fotogrametriyi çözüm odaklı bir araç olarak görür: “Bu teknolojiyle daha hızlı, daha doğru ve daha verimli nasıl sonuç alınır?”
Irk ve Kültürel Çeşitlilikle İlişkisi
Fotogrametri, özellikle şehir planlaması ve arkeoloji gibi alanlarda, hangi toplulukların görünür kılındığını ve hangilerinin göz ardı edildiğini belirleyebilir. Bir şehirde hangi bölgelerin ayrıntılı haritalandığı, hangi mahallelerin gözden kaçtığı, aslında ırksal ve kültürel eşitsizliklerle bağlantılı olabilir.
Örneğin, azınlıkların yoğun yaşadığı bölgeler fotogrametrik çalışmaların dışında bırakıldığında, bu bölgeler altyapı yatırımlarında geri plana itilebilir. Böylece teknoloji, farkında olmadan mevcut eşitsizlikleri pekiştirebilir. Kadınlar bu duruma empatik bir şekilde “bu toplulukların sesi duyuluyor mu?” diye yaklaşırken, erkekler daha çok “bu alanların da dahil edilmesi için hangi teknik çözümler geliştirilebilir?” diye düşünür.
Sınıf Faktörü ve Erişim Sorunları
Fotogrametri, yüksek teknolojili cihazlar ve yazılımlar gerektirdiği için maliyetli bir süreçtir. Bu da sınıfsal farklılıkları gündeme getirir. Zengin ülkeler veya üst sınıflar bu teknolojiden daha çok yararlanabilirken, düşük gelirli toplumlar erişimde zorluk yaşayabilir.
Örneğin, afet bölgelerinin haritalandırılmasında fotogrametri kullanıldığında, varlıklı bölgeler daha hızlı veri toplayabilirken, yoksul bölgeler geç veya eksik değerlendirilebilir. Kadınların empatik yaklaşımı bu eşitsizliklerin insani yönünü vurgular: “Yoksul bölgelerde yaşayan insanlar da aynı haklara sahip olmalı.” Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı ise teknik çözümlere yönelir: “Daha düşük maliyetli yazılımlar geliştirilmeli, açık kaynaklı veri paylaşımı artırılmalı.”
Küresel ve Yerel Dinamikler
Küresel ölçekte fotogrametri, büyük altyapı projelerinden arkeolojik keşiflere kadar geniş bir etkiye sahip. Ancak yerel dinamikler bu teknolojinin nasıl kullanıldığını belirliyor. Bir ülkede fotogrametri verileri demokratik planlama süreçlerinde kullanılabilirken, başka bir ülkede otoriter rejimlerce gözetim ve kontrol amaçlı kullanılabilir.
Bu da bize şu soruyu sorduruyor: Fotogrametri toplumun yararına mı yoksa belirli güç odaklarının çıkarına mı hizmet ediyor? Erkekler bu soruya teknik açıdan yanıt vermeye çalışırken, kadınlar sosyal etkileri üzerinden tartışmaya açabilir.
Tartışmaya Açık Sorular
- Sizce fotogrametri, mevcut toplumsal eşitsizlikleri azaltan bir araç mı, yoksa derinleştiren mi?
- Kadınların empatik, erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı birleştiğinde bu teknolojinin daha adil kullanımı mümkün olabilir mi?
- Azınlık toplulukların yaşam alanları fotogrametriyle yeterince görünür kılınıyor mu?
- Bu teknolojinin düşük gelirli toplumlara erişilebilir hale gelmesi için neler yapılabilir?
Sonuç
Fotogrametri, yalnızca teknik bir ölçüm yöntemi değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal faktörlerle doğrudan bağlantılı bir teknoloji. Kadınların empatiye dayalı, erkeklerin ise çözüm odaklı yaklaşımları bu alandaki tartışmayı zenginleştiriyor. Bu yüzden fotogrametriyi sadece mühendislik açısından değil, sosyal adalet perspektifinden de ele almak gerekiyor.
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Fotogrametri sizin yaşadığınız çevrede nasıl bir etki yaratabilir? Ve bu teknoloji herkese eşit şekilde hizmet edebilir mi?